3 Eylül 2011 Cumartesi

where is my flying car?

...
"Duymazdan gelerek ayrılıyorum evden. Sahile inen ak taşlarla döşeli sokağa çıkar çıkmaz öfkem dağılıyor. Sokağın iki yanındaki yüzyıllık kızılçamlardan yayılan reçine kokuları içimi açıyor. Geniş bahçeli, tek katlı komşu evlerin önünden geçerek ak taşların üzerinden mavi denize ilerliyorum. Kulaklarımda kızılçamın dallarında gezinen ince rüzgarın çıkardığı tatlı çıtırtılar ile dur durak bilmeden ötüşen kuşların neşeli şarkıları var. Sokağın sahille buluştuğu noktaya geldiğimde, bütün görkemiyle Haliç çıkıyor karşıma. Sağ tarafta sisler arasında Eyüp, tepede Fransız şairi Pierre Loti'nin kahvesi, sol tarafta bir zamanlar -sosyal sınıfların var olduğu günlerde- tütün işçilerinin oturduğu, şimdi botanik bahçesine dönüşmüş Balat semti.

Güneş gözlüklerimin arkasından İstanbul Boğazı'na doğru bir yay çizersek uzanan Haliç'e bakıyorum. Sular güneşin altında ışıl ışıl yanıyor. Haliç'e, Altın Boynuz adını verenler ne kadar da haklıymış, demekten kendimi alamıyorum. Eskiden , -insanoğlu teknoloji karşısında etik değerlerini oluşturmadan önce- Haliç bir çöp yığınıymış. Fabrikaların atıkları, kanalizasyonları buraya akarmış. Değil burada denize girmek, burnunuzu tutmadan yanından geçmek bile çok zormuş. İstanbulluların Haliç'i kurtarması yüzyıllar sürmüş. İnanabiliyor musunuz, bir zamanlar bu görkemli güzelliğin üzerinde köprüler varmış. Bir belgeselde izlemiştim; şekilsiz, çirkin, çelik ve asfalt yığınları; güzelim Haliç'e vurulan iğrenç prangalar. Neyse ki ulaşımı tümüyle havaya kaydıran İstanbullular üç yüzyıl önce o köprülerden kurtulmuşlar."
...

Ahmet Ümit'in Aşk köpekliktir kitabının "Aşk Ütopyadır" adlı öyküsünden alıntı bu. Şimdi bu kitap elime niye geçti, pek açıklamak istemem, lakin yukarıdaki paragraflar kitabın akılda kalıcak tek satırlarıdır. Bu satırlardan sonra öyle hayallere daldım ki, kitabı bırakıp uzun süre tavana baktım. Hayal ettim, boğazı düşündüm, ağaçları, kuşları, böcekleri... sonra her hayal gibi o da bitti ne yazık ki. Ya kitabı okumayın sakın, çok gereksiz. Ama bu satırları okuyup hayal edin, çok güzel bir şey, İstanbul'u böyle düşünmek şahane.
Ha tabi bu konuyu hayal edince aklıma gelen bir ekşi başlığı vardır ki, buradan bakılabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder