29 Mart 2010 Pazartesi

kaçıp gideyim mi yine?

gideyim mi ha?

gitmek demişken, neler çıktı eskilerden.

Gitmek, göze alabilmektir.
Gitmek tehlikelidir.
Gitmek merak etmektir, riski göze alabilmektir.
Gitmek radikal bir değişim cesaretidir.
Gitmek, kaçmak değildir.
Gitmek ve kaçmak birbirine asla benzemeyen iki harekettir. Kaçmak panik ve kararsızlık ruh durumlarında gerçekleşirken, gitmek için soğukkanlı ve kararlı olmak - şart olmasa bile - gereklidir.
Gidebilmek, özellikle gerektiğinde pahalı bir karardır.
Gitmek için önce sabit bir mekan gerekir. Ancak sabit bir yerde yaşayan kişi gitmek eylemine kalkışabilir. Çünkü gitmek, kalmayı veya durmayı bitirmek demektir.
Sürekli gidene seyyah veya gezgin deriz, onun sabit bir yeri olmadığı için o artık gitmek eylemiyle işini bitirmiş, gitmeyi sabit bir iş eylemiştir. Konakladığı yerlerdeki otel, hotel, pansiyon ya da kira evleri ona bir duraktır, sabitleşmeye başladığı ilk an ona afakanlar basar ve tekrar yola düzülür. Fakat gitmek, terk etmek demek de değildir.
Çoğu zaman giden kişi, aslında daha önce duygusal olarak çoktan terk edilmiş olandır.
Terk etmek ve gitmek kesinlikle birbiriyle akraba olmayan iki eylemdir ve ne yazık ki, çoğu kez karıştırılır.
Gitmeyi, terk etmek olarak algılayanlar aslında hep kalanlardır.
Buket Uzuner - New York Seyir Defteri

O zaman "kaçıp gideyim mi yine"cümlesi öyle olmayacak;
kaçıyım mı yine?
gideyim mi yine?
hangisi?

22 Mart 2010 Pazartesi

oh-la-la

kaçmak
için
sebeplerim
vardı.
kaçtım.


şaka yahu kaçtım da noldu? geldim hemen.
zaten anlayamadım yolda mıydık değil miydik. vapur, yalova, bursa merkez, mudanya, cumalıkızık, termal tesisler derken bir baktım ki yine istanbuldayız!

hayatımın en güzel çocuk parkında deliler gibi eğlendim ben bir bunu bilirim bunu söylerim!

yalovada bir botanik bahçesi varmış, böyle dünyanın bir sürü yerinden bir sürü bitki mitki varmış. hepsine dokunduk sırayla, inceledik baktık. sonra ben ne anlarım ki bitkiden dedim, çim bulup uzandım güneşe karşı.

bursa merkez garip yer doğrusu, yeşil mavi işte her yer. türbe, cami vs. ben ne anlarım dedim gittim oturdum kahve içtim, suyun içine kahve döküp karıştırıp getiren bursalılar tespit ettim.

mudanya tam bir sahil kasabası! ama sadece sahile yakın 2 sokağı sahil kasabası, içerileri bildiğin 5 katlı apartman. yazık üzüldüm ne bilim yapsana öyle güzel güzel konaklar rumlar gibi. oldu mu mudanya. ama çok sakin ya, böyle akşam rakı-balık, sabah simit-çay-deniz-kahve of. diyorum ya kahve içiyim güneşe karşı dünyalar benim oluyor.

cumalıkızık şirince gibi inanılmaz güzel. sokaklardan su akıyor yahu kaynak mı ne varmış yukarda! evler kerpiç, taş, ahşap karışımı. bu kızık köyleri 7 taneymiş, sonra 2 tanesi yakılınca 5 tanesi kalmış. Dere yakınında olan Derekızık, fidye veren Fidyekızık, içinde hamam olan Hamamlıkızık, diğer köylerden gidilip topluca Cuma namazı kılınan köye Cumalıkızık denmiş. başka bir rivayet de kuran insanların isimlerinin verildiği(Cuma Ali Bey). en çok korunan ve dokusuna sahip çıkılan köylerden biri bu cumalıkızık. baya da turistik, sokakları hediyelik eşyalar ve halkın kendi yapıp sattığı gıda ürünleriyle dolu. sanırım böyle turist akını olunca evlerini, avlularını dışarıya açmış halk. bir yerde, yer sofrasında oturup gözleme yedik baya da güzeldi, odalar da vardı hatta evin telefonu da yanımızdaydı. nasıl bir ayrıntıysa bu. neyse sonuç olarak güzel ve doğaldı.

yalova termal çok ilginç bir yer. böyle burunları mı büyük desem, zaten süper tesisiz çok da kasmamıza gerek yok havaları mı desem bilemedim. açık sıcak havuzun bayanlar ve baylar olarak ayrılışını da belirtmeden geçmiyim. yani pek sevmediler bizi, ben de dedim biz sevdik sanki onları? (oysa biz onlara şarkı bile yazdık, ya-lo-va!)

dedim ben anlamadım hiç bir şey, bir daha gitmem gerek. bu ara hep gitmem gerek.
çok beklersin dediler.
iyi dedim, ben gideyim de çalışayım.

*gitmenin alası için haberler iyi, seneye baharda paris yolu gözüktü.



15 Mart 2010 Pazartesi

balık (2)

o kadar güzel bir yeteneğim var ki, 6 saniye içerisinde unutabiliyorum.
şaşırılası türden.
acaba neden.
balık besleyin balık.

14 Mart 2010 Pazar

yda ile ölmeye beş kala

neden ölelim değil mi?

sabah sadece iksv kitapçığı alıp filmlere "bu çok iyi, bu süper, bu kötü, abiii*" yorumu yapabilmek için çıktığımız yolda neler olmadı.
önce keyif için kahvaltı yapıldı. sonra en güzide pazar olan beşiktaş pazarına gitmeden üst geçitteki kitaplara abanıldı.
pazarın ardından alkımdan ucuza kitap alma, hatta abarttıp "klasik serisi 5 tl" olayına saldırıldı.
fransız kültür merkezine girip filmmor festivali kapsamında 7de olan filme girilmeye karar verildi.
güneşin gözümüzü aldığı istiklalde yüründü ve süper kapaklı iksv film festivali kitapçığı alındı.
giderken fatih akın'ın 6da başlayacak olan filmi** görüldü, kararsız kalındı, oturunca bunun düşünülmesine karar verildi.
cumartesi günü kapalı alanda istiklalin cumartesi insanlarıyla oturmaktansa trt nin yanındaki çay bahçesine*** gidip donarak film seçmeye karar verildi ve donuldu.
film festivalinde inanılmaaaz filmler olduğu düşünüldü, kitapçık bitirilemeden pera müzesine**** geçilmesi gerekti.
pera müzesinde kültürden ölmek üzere olunduğu düşüncesine varıldı, 7de kovulmadan kaçıldı.
arada yda'nın sevdiği dergi bant alınırken yanında hayatın boktanlığına***** süper giden hayyam dörtlükleri alındı.
taksimdir, cumartesidir denilip room'da bir bira içilip öyle dönüldü.
neyseki izlenmesi düşünülen 2 filmde fake çıktı, ev-yurt hasreti daha ağır bastı.
döner iken arkadaşlık dersi de bünyeye iyi geldi.

velhasıl bir günümüz daha böyle geçti. o gün için teşekkürlerimi bir borç bildiğim yda, şuan içeride mışıl mışıl derin uykusunda. canım deyip kalp koymak isterdim ama kelimelerim kifayetsiz kalıyor. . . sevgili yda canım yerine****** ne demek isteyeceğimi de biliyor.
bir de ona when the cats come out the bats come out the play demek istiyorum.
yarın kahvaltı yapmazsak çok kızacağım.
bir de sözlerimi bitirirken tvde "şimdi de geçti burdan konyalım yürü" çalıyordu. kime gitmeli biliyoruz.

*bir yda klasiği olarak abiiii.
**soul kitchen
***o çay bahçesi ki muhabbet edilesi en güzel yer.
****pera müzesinde bu ara: picasso, tarihi hipodrom, istanbul resimleri.
*****okunmayacağını bile bile giden alıntı
******kaltak

7 Mart 2010 Pazar