15 Aralık 2011 Perşembe

istiklali 4 saatte yürüyememek

öyle ki amaç galatadan karaköy'e inmek, eminönüne geçip sonra geri dönmekti. takribi 5 saate yayılmasını istediğim ayaküstü gezinin 4. saatinin sonunda şişhaneye ulaşabildiğim için mutlu, hava karardığı için dönme zorunluluğu hissederek metroya bindim ve evimin yolunu tuttum.

peki neden gezinin sonu gelmedi?

1. salt istanbul

istanbullaşmak sergisi o kadar güzel ki, kelimelerle toplanan olaylardan her türlü yazıyı, fotoğrafı, videoyu izleyebileceğiniz interaktif bir sergi olmuş. en çok vakit burada harcanıyor, şöyle rahat rahat incelemelik vakit ayırmak lazım.
























2. borusan müzik evi

seçkin pirim'in heykelleri var içeride, 2 katta sergi var zaten diğer katlar konser alanı. bu katlarda da bildikleri herşeyi anlatmaya gönüllü rehberler var, föy veya tanıtıcı hiç bir şey olmadığı için bu görevi seve seve üstleniyorlar. En üst katta muhteşem kokulara sahip bir bahçesi var, en alt katta da bir cafe ve kitapevi var (robinson crusoe). Binanın ön cephesi her ne kadar eski dursa da iç taraf komple yıkılıp tekrar yapılmış, tasarımcısı da gökhan avcıoğlu. detaylarıyla birlikte şa-ha-ne olmuş ! sergiyi gezmek çok vakit almıyor ama detay incelemek isteyenler daha çok vakit ayırmalı. Bir de haftasonları ofis-müze olan bir yapısı daha var Borusan'ın. oraya da gidip ikisi hakkında daha ayrıntılı yazarım diye düşünmekteyim.

















ha gezinin asıl amacı da fotoğraf çekmekti. kafa böyle yerlere gidince, çektiğim fotoğrafların da kimseye hayrı olmuyor tabi. gülücük ve veda.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder